Bitkiden Bardağa Tıbbi Çay Hazırlarken Bilmeniz Gerekenler
Tıbbi Çay Üretimi & Toplamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Tıbbi çaylarımızı kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz bitki ve ağaçlardan temin ediyorsak; söz konusu bitkinin doğru yerini (drog kısmını), doğru mevsimde, günün doğru zamanında toplamamız ve doğru yöntemle uygun bir ortamda kurutmamız önemlidir.
Burada ve bundan sonra "doğru" ve "uygun" şeklinde ifade ettiğim herşey; bitkiden bitkiye, bitkinin kullanmak istediğiniz kısmına (drog) ve/ya bahçenizin bulunduğu bölge/coğrafyanın çevre/toprak koşullarına göre değişiklik göstereceği için, herhangi bir bilgiyi genel geçerli bir kural olarak sunmaktan mümkün olduğunca kaçınıyorum.
Örneğin genelde bitkilerin yaprakları, çiçek açmaya başladığı zaman; çiçekleri, tamamen açılmadan ve/ya tomurcuk halinde; toprak altı kısımları, bitkinin toprak üstü kısımları kuruduktan sonra; kabukları, bitkinin yaprakları döküldükten sonra; meyve ve tohumlar, özel kayıtlar yoksa olgunlaştıktan sonra toplanır. Fakat ayrıntılı olarak araştırdığınız zaman bitkisel drogların; yetiştirildiği toprak ve iklimden, doğru saatte, doğru teknikle hasatına bir çok özel kayıt bulursunuz. Ve özel kayıtlarla geçmiş tüm bu farklılıkların elde edeceğiniz son ürün kalitesi (etken - şifalı - madde içeriği) üzerinde direkt etkisi vardır.
Bir çok bitkinin drog kısımı ve hasat mevsimine ilişkin bilgiye, akademik kaynaklara dayalı ve referanslarla hazırlanmış CerciYusuf.org Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Kütüphanesi'nden ulaşabilirsiniz.* Ciddi bir üretim planlıyorsanız, şu noktada bir ziraat mühendisi ve/ya tıbbi bitki teknikeri ile konuşmanızı öneririm. Ve mutlaka Zeytinburnu, Silivri ve Balıkesir Belediyelerinin tıbbi bitki bahçelerini ziyaret etmenizi!
*Ancak doğru koşullarda yetiştirilmiş, mevsiminde ve zamanlı toplanan, doğru usüllerle kurutulmuş ve uygun koşullarda saklanmış bir tıbbi bitkinin şifalı özelliklerinden faydalanabilirsiniz.
** Yol kenarlarında yetişen tıbbi bitkilerden çay veya başka ürünler hazırlamanın çok sakıncalı olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum. Bitkiler de yaşayan varlıklar. Bitkilerin dokularını oluşturan her bir hücre gün boyunca milyonlarca kez hücre solunumu yoluyla dış dünya ile kimyasal bir alışveriş gerçekleştiriyor. Bu esnada yoldan emdiği, sindirdiği toz; egzos kimyasalları ve ağır metalleri içerisine hapsetmesine neden olabiliyor. Bu bitkilerden yapılan her ürün normalde almamamız gereken tüm bu kimyasal kalıntıları vücudumuza almamıza neden oluyor. Lütfen bu konuya dikkat edelim. Yol, otoban kenarlarında bulunan tıbbi bitkileri kullanmayalım.
Tıbbi Çaylarımızı Nasıl Saklamalıyız?
Yukarıda da belirttiğim gibi tıbbi çayların şifalı etkilerinden faydalanabilmemizde, saklama koşulları da büyük önem taşıyor.
Nem, ısı ve ışık tıbbi çayların içinde bulunan etken maddeleri bozduğu için; çaylarımızı rutubet almayan, ışık görmeyen - tercihen amber renkli cam kavanozlarda - ve serin ortamlarda muhafaza etmemiz önemli.
Bir diğer konu ise saklama süresi. Çaylarımızı alıyoruz/hazırlıyoruz, içmeyi unutuyor ve üzerinden seneler geçtikten sonra yine çıkartıp şifa niyetine kullanıyoruz. Bu çok yanlış.
En doğru şartlarda saklanan tıbbi çaylarımızı dahi en fazla bir yıl saklamalıyız. Bunun için bir yöntem; çayımızı aldığımız gün, saklama kavanozunun üzerine çayımızın üretim tarihini yazmak olabilir.
Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta; yazdığımız tarihin satın aldığımız tarih değil, çayın üretim tarihi olması. Yani çayımızı kurutma tepsilerinden ilk kaldırdığımız veya güvendiğimiz bir üreticinin paketlemeyi yaptığı tarih.
Tıbbi Çaylarımızı Nasıl Demleyeceğiz?
Bitkilerin köklerinden, yapraklarından ve çiçeklerinden elde edilen çayların şifalı etkilerinden faydalanmak için farklı demleme yöntemlerine başvurmak gerekir.
En sık kullandığımız ıhlamur, adaçayı, kekik gibi bitkilerden bir örnek vermek gerekirse; bu bitkilerin yaprak, çiçek ve narin kısımlarından tıbbi çay demlemek için, drog kısımların üzerine kaynar su döktükten sonra 10 dakika bekleyerek tıbbi çayımızı hazırlayabiliriz. Bu yönteme infüzyon denir.
Diğer tıbbi çay demleme yöntemleri ise dekoksiyon ve maserasyondur. Maserasyon yönteminde bitkisel drog oda sıcaklığındaki suda 30 dakika bekletilir ve süzülür. Dekoksiyonda ise bitkisel drog ılık suyun içine atılır ve hafif ateşte, sık sık karıştırılarak yarım saate kadar pişirilir. Bu iki yöntem genellikle kök, rizom ve kabuklar için kullanılır.
Kullanılacak bitkisel drog miktarı genelde her 100 gr su için 2 gr'dır. Dekoksiyonlar ve infüsyonlar mutlaka taze hazırlanıp, kullanılmalıdır.
Bazı durumlarda aynı bitkisel drog, farklı bir şifası için kullanılmak isteniyor olabilir. Bu gibi durumlarda tıbbi çayımızı farklı süreler ve tekniklerle hazırlamamız gerekebilir. Örneğin ıhlamur çiçeğinin uçucu yağından gelen yatıştırıcı, uyutucu etkilerinden yararlanmak için 2-3 dakikalık bir infüzyon yeterlidir. Ihlamurun göğüs yumuşatıcı etkisinden yararlanmak için yapraklı çiçeğin içindeki müsilajı çözmek gerekir. Dolayısıyla aynı infüzyonu tüketmeden önce 10 dakika beklememiz gerekir.
Genel bir kural olarak; karışık bir tıbbi çay hazırlarken, benzer veya tamamlayıcı özellikte etken maddelere ve aynı demleme yöntemlerine sahip olmayan bitkileri karıştırılmamalıyız. Bir tıbbi çay karışımı içinde etken madde içeren drog sayısı 5'i geçmemeli ve son olarak bu drogların her birinin kullanım miktarı, toplam formülasyonun 1/10'undan fazla olmamalıdır.
Tabi tıbbi çay formülasyonları sadece etken madde içeren droglardan ibaret olmuyor. Formülasyon içeriklerine (1) etki arttıran veya tamamlayan, (2) hacim arttıran ve/ya (3) tat/koku düzenleyici (tarçın çubuğu, okaliptus yaprağı vb.) bitkiler de eklenebiliyor. Koku düzenlemek için toplam miktarın %15'ini geçmeyecek şekilde en fazla 3 bitki eklenebiliyor formülasyonlara. Tıbbi çaylarda görünüşü düzeltme amacıyla (Isparta gülü goncası, gelincik çiçekleri vb.) toplam miktarın %10'unu geçmeyecek şekilde en fazla 2 bitkinin kullanıldığı preparatlar hazırlanabiliyor.
Son olarak tükettiğimiz her bitkinin etken maddesinin hem birbirleriyle, hem vücudumuzda bulunan diğer maddelerle, hem de kullandığımız ilaçlarla etkileşimi olabileceğini asla unutmamalıyız.
Örneğin aslında en sık ve severek tükettiğimiz tıbbi bitkilerden ıhlamur diüretik etkisi nedeniyle, lityum kullanan kişilerin vücudundaki lityumun azalmasına neden olarak sağlık problemlerine neden olabilir. Halihazırda yeterli klinik kanıt olmamasına rağmen, Almanya'da E monografı ıhlamur çiçeğinin kardiyotoksik olduğu düşünülmekte ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde kullanımı önerilmemektedir.
Bu yazıyı hazırlarken kullandığım kaynakları aşağıda bulabilirsiniz:
Baytop, T. (1999) Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi, Geçmişte ve Bugün. Nobel Tıp Kitapevleri, II. Baskı ISBN: 975-420-021- 1. İstanbul
Prof. Dr. Demirezer, Ö. (2017) "Fitoterapide Tıbbi Çayların Yeri" Fitovizyon: Fitoterapi, Aromaterapi ve Kozmetikte Yenilikler Bilimsel Kongresi (Basılmamış Kongre Sunumu, 16 Eylül 2017)
Tanrıkulu, N. (2015) Tıbbi Bitkileri Doğru Kullanma Rehberi (2. Baskı) Hayykitap, İstanbul