top of page
Yazarın fotoğrafıRâna Babaç

Kayıp Gelenekler: Nevruziye



Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden Nippur’da, İsin adında bir mabed vardır.


Senede yalnızca bir gün - yeni senenin ilk günü - halka açık olan bu mabede gelen insanlar, rahiplerin hazırladığı ve altın bir kapta sunulan çok kıymetli bir macundan yerler.


Her sene tekrar eden bu yeni yıl ritüelinin amacı ve temennisi, bu kutsanmış günde tüketilen bu kutlu macun ile bir sonraki döngünün başlangıcına kadar hastalık ve sıkıntıları defetmektir.

Kurumsal dinlerin dünyaya inmelerine asırlar varken, Sümer takviminin önemli günlerinin gökyüzünün yer yüzü döngüleri üzerindeki etkilerine göre belirlendiği o tarihlerde - yeni senenin başlangıcı sizce hangi gün olabilir?


Nevruz-u sultan-i meymenet asar

ve evveli mevsim-i bahar

ve tedavi-i leyl ü nehar...


Bugün, yani 21 Mart.

Nevruz.

Yeni yılın ve bahar mevsiminin ilk günü.


Kıymetli Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver hocamız der ki “Dünyanın kumandanı güneştir.” Dünya güneşin etrafındaki döngüsü sırasında 12 burcun takım yıldızını dolaşır ve bugün Koç Burcu’na (Hammel) varır.


Gün ve gece eşittir.


Bizim yarımküremiz için soğuk, ıslak ve karanlık evresi biterken, topraktan renklerin ve kokuların fışkırdığı yepyeni bir evresi başlar.


Dünyanın üzerine hayat gelir.

Doğu anlayışında bugün dünyanın yaratıldığı gündür.


Sadece biz “gelişmiş” insanların “çizgisel” algıladığı ve deneyimlediği zaman, aslında döngüseldir.


Yaşadığımı toprakların geçmişine baktığımızda - Mezopotamya’nın hayran kaldığımız uygarlıklarını kuran “ilkel" insanlar, o tarihlerde pırıl pırıl gökyüzünü dikkatle seyretmiş, dünyanın kendisi ve güneş etrafındaki hareketi sırasında meydana gelen değişiklikleri hesaplamış, kayıt altına almış ve özellikle yeryüzü için geçiş dönemlerine işaret eden gökyüzü haritalarına göre yerine getirilmesi gereken ritüeller yaratmışlardı..


Zamanla folklore gömülmüş ve/ya farklı dini ibadetlere dönüşmüş bu ritüeller aslında hala varlıklarını ve geçerliliklerini koruyorlar.


Yaşadığımız toprakların kayıp geleneklerini su yüzüne çıkarma misyonum kapsamında bugün sizleri hem Nevruz ile tanıştırmak, hem de tarihi İsin tapınağına uzanan, geleneksel reçetelerimizden “Nevruziye”den bahsetmek istedim.

Nevruziye, İsin tapınağında altın kasenin içerisinde dağıtılan macunundan başlayarak, Mithridates’in panzehir formülü ve bugün hala aktarlardan bir formatta bulabileceğiniz Mesir macunu ile devam eden - bu coğrafyanın en eski mürekkep devalarından tiryak ailesine ait bir terkiptir.


Nevruziye’nin bugüne ulaşan bir reçetesi Yazma Gayetü’l Beyan eserinin kenarında bulunan bir formül, bir diğeri ise sarayda bulunan taş baskı bir listedir.


Saray kaynağında reçetesi şu şekilde verilir..


Selatin-i İzam Hazeratı İmarat-i Amiresi’nde imal olunub Nevruz Sultani günü ahaliye tevzi olunan Mesir macununu derununa vaz’ olunan baharatın envaını mübeyyin cedveldir:

Karanfil, Yeni bahar, Zencefil, Zulumba, Karabiber, Krem tartar, Kişniş, Havlican, Kebabiye, Hindistan Cevizi, Anason, Hıyar-ı şembih, Eyi Sakız, Zafran, Darçın, Ud-ül kahar, Çöpü Çin, Hardal, Ekir, Çivit, Meyan balı, Tiryak, Sarı Halil, Raziyane, Kimyon, Zerdeçav, Darçın çiçeği, Hindistan çiçeği, Çörek otu, Darı filfil, Ravend, Limon tuzu, Kakule Şamlı, Vanilya, Teke Mersini Tohumu, Portakal Kabuğu, Şeker, Mai leziz.


Günümüze ulaşan bu ve benzeri reçetelere baktığımızda; kimi zaman bahsi geçen hammaddelerin bir kısmının günümüzdeki tam karşılıklarını bilemiyoruz, kimi zaman bahsi geçen tanıdık bir bitkinin hangi türünün formülde kullanıldığından emin olamıyoruz, kimi zaman orijinal reçetenin kendisinde hammaddelerin ölçüsü tam olarak verilmiyor, çoğu zaman ise ne zaman, ne kadar yenmesi gerektiği ile ilgili detaylı bilgiye ulaşamıyoruz.


Nevruziye özelinde baktığımızda, eski inanışa göre “dünyanın yaratıldığı günde” başlayan yeni yılda hastalıkları defetmek ve vücudu kuvvetlendirmek amacı ile hazırlanan bu macunun tüketilmesi gereken bir de “eşref saati” bilmecesi karşımıza çıkıyor.


Zamanında Osmanlı Saraylarında Nevruziye hekimbaşı tarafından hazırlanır, macunun tüketileceği eşref saati ise müneccimbaşı tarafından belirlenirmiş…


Halkın yediği Nevruziyeler ise ya kendilerinin kırlardan topladıkları 41 çeşit ottan evlerde hazırlanır, ya da İstanbul’da eczacılar tarafından üretilip satılırmış.


Eczacılar bu macunu göz alıcı ufak cam hokkalara koyarak vitrinlerinde sergiler ve satarlarmış.


Bugün Nevruziye 21 Mart günü güneş doğduktan sonra herhangi bir saatte tüketilebiliyor. En azından biz bu şekilde yapıyoruz çünkü ben kendi adıma Nevruziye'nin tüketilmesi gereken eşref saati hesabını henüz tam olarak keşfedebilmiş değilim.


Tek teorim Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver’in bir yazısında bahsettiği, eczanelerin sattıkları Nevruziye hokkalarının içerisine iliştirdikleri yaldızlı bir kayıt ile üzerine kurulu…


Hocamız eczacıların bu kağıdın üzerinde Güneş'in Hammel burcuna girdiği tam saat ve dakikayı yazdırdıklarını anlatıyor - ben de buradan hareketle Nevruziye yemek için en doğru saatin - yani eşref saatinin - tam olarak bu zaman dilimi olduğunu düşünüyorum. Ama Ünver hoca bu şekilde ifade etmediği için bilemiyorum da…


Son olarak Atelier Aromaterapi olarak yine her sene olduğu gibi bu sene de bugün kendi aile reçetemize göre sınırlı miktarda Nevruziye ürettik. Yeni seneyi Nevruziye yiyerek kutlamak isterseniz, bugün bitmeden yukarıda verdiğim saray reçetesinden kendi formülünüzü yaratabilir veya sağlıklı bir sene geçirmeye niyet ederek bizim macunumuzun tadına bakabilirsiniz.


Herkesin yeni yılı kutlu olsun.

Comments


bottom of page